ANADOLU AYDINLANMASINDA EYÜBOĞLU AİLESİ
ANADOLU AYDINLANMASI VE
EYÜBOĞLU KARDEŞLER
16 Aralık 2015 tarihli Çarşamba söyleşinde cumhuriyet tarihinde çok önemli kilometre taşı oluşturmuş bir aile üzerine konuşuldu. Yazar Ahmet Özer, Yazar Alper Akçam ve Mimar Neşe Gurallar’ın katıldığı söyleşide Ahmet Özer Eyüboğlu ailesinin önde gelen tüm bireyleriyle ilgili genel bir bilgi aktardı. Özellikle de Bedri Rahmi ve Sabahattin Eyüboğlu’nun yaptığı çalışmalar, yapıtları üzerine ayrıntılarıyla durdu. Mimar Neşe Gurallar kendi uğraş alanı, mimarlıktaki çalışmalarıyla Mualla Eyüboğlu’nun yaşamı ve emeğinin izini taşıyan yapıtlarla ilgili bir konuşma yaptı. Alper Akçam’ın konuşmasında ana başlık Sabahattin Eyüboğlu oldu. Akçam, Sabahattin Eyüboğlu adının yarım kalmış Anadolu Rönesansı’nı neredeyse özetleyen sembolik bir değer taşıdığını vurguladı. Batı Rönesansı için çok önemli bir yapıt olan Rabelais romanı ve Gargantua, Sabahattin Eyüboğlu’nun 1932 yılından başlayarak çalışma programına aldığı, ancak 1973 tarihindeki ölümünden az önce Azra Erhat ve Vedat Günyol’un da katkısıyla tamamlayabildiği ve 1974 yılında ilk yayımlanması sağlanabilmiş bir çeviri çabası idi… Yaşamı Gargantua ile içli dışlı geçmiş sayabileceğimiz Sabahattin Eyüboğlu diğer iki dostuyla birlikte 12 Mart faşizmi tarafından “anarşistlik”ten tutuklanmıştı. Bu arada yetkili bir polisin Sabahattin’e, “Türkiye’de her sol düşüncenin, eylemin içinde senin parmağın var,” (Mehmet Başaran, Sabahattin Eyüboğlu ve Köy Enstitüleri, s 42) demesi ilginç bir ayrıntıdır. Haklıydı belki de o yetkili… Konuşmalar yoğun bir ilgi ve dikkat ile izlendi; söyleşi bitiminde katılımcılar soru ve kişisel görüşlerle akşamı zenginliğini çoğalttılar…
16 Aralık 2015 tarihli Çarşamba söyleşinde cumhuriyet tarihinde çok önemli kilometre taşı oluşturmuş bir aile üzerine konuşuldu. Yazar Ahmet Özer, Yazar Alper Akçam ve Mimar Neşe Gurallar’ın katıldığı söyleşide Ahmet Özer Eyüboğlu ailesinin önde gelen tüm bireyleriyle ilgili genel bir bilgi aktardı. Özellikle de Bedri Rahmi ve Sabahattin Eyüboğlu’nun yaptığı çalışmalar, yapıtları üzerine ayrıntılarıyla durdu. Mimar Neşe Gurallar kendi uğraş alanı, mimarlıktaki çalışmalarıyla Mualla Eyüboğlu’nun yaşamı ve emeğinin izini taşıyan yapıtlarla ilgili bir konuşma yaptı. Alper Akçam’ın konuşmasında ana başlık Sabahattin Eyüboğlu oldu. Akçam, Sabahattin Eyüboğlu adının yarım kalmış Anadolu Rönesansı’nı neredeyse özetleyen sembolik bir değer taşıdığını vurguladı. Batı Rönesansı için çok önemli bir yapıt olan Rabelais romanı ve Gargantua, Sabahattin Eyüboğlu’nun 1932 yılından başlayarak çalışma programına aldığı, ancak 1973 tarihindeki ölümünden az önce Azra Erhat ve Vedat Günyol’un da katkısıyla tamamlayabildiği ve 1974 yılında ilk yayımlanması sağlanabilmiş bir çeviri çabası idi… Yaşamı Gargantua ile içli dışlı geçmiş sayabileceğimiz Sabahattin Eyüboğlu diğer iki dostuyla birlikte 12 Mart faşizmi tarafından “anarşistlik”ten tutuklanmıştı. Bu arada yetkili bir polisin Sabahattin’e, “Türkiye’de her sol düşüncenin, eylemin içinde senin parmağın var,” (Mehmet Başaran, Sabahattin Eyüboğlu ve Köy Enstitüleri, s 42) demesi ilginç bir ayrıntıdır. Haklıydı belki de o yetkili… Konuşmalar yoğun bir ilgi ve dikkat ile izlendi; söyleşi bitiminde katılımcılar soru ve kişisel görüşlerle akşamı zenginliğini çoğalttılar…