NEDEN KÖY ENSTİTÜLERİ? , NEDEN YENİ KUŞAK?
Günümüz toplumunun marka ve olgu sağanağı, televizyon baskısı altında yaşayan, kendi yaşamının edilgen bir izleyicisi durumuna getirilmiş yığınları, devrimci bir ütopya olmaksızın bugünlerine ve geleceklerine ilişkin özgür bir düşünce geliştirme olanağı bulamayacaklardır. Ortaçağ karanlığında klasik antikçağın yeniden bulgulanışı gibi, günümüz yeni ortaçağına karşı da yeniden bulgulanacak bir yitirilmiş cennet gereksiniminin olduğu çok açıktır. Cumhuriyetimizin kurucusu ve devrimci eğitim-kültür atılımlarının da atası sayılabilecek Mustafa Kemal Atatürk’ün önerisiyle başlatılmış eğitmen kursları ve İsmail Hakkı Tonguç’un düşün ve davranış babalığını yaptığı Köy Enstitüleri, on yılı bile bulamamış kendi özgün ve kısa yaşam süreci içinde ayrımına varılmış bir aydınlanma ânı olarak elimizin altındadır; bugünün de devrimci ütopyası, yitirilmiş cenneti gibidir…
KÖY ENSTİTÜLERİNİ YENİDEN DÜŞÜNMEK “Adamda çocuk olarak doğmuştur. Onun kudreti büyüyüşündeki kudrettedir.” Rabindranath Tagore Enstitü: Bir üniversiteye bağlı olarak ya da bağımsız bir kuruluş biçiminde kurulmuş olan ve genellikle belli konularda araştırmalar yapan ve bazı durumlarda öğretime de yer veren eğitim kurumudur.
KÖY ENSTİTÜLERİ IŞIĞINDA…
Köy Enstitüleri resmi kuruluş tarihinin üzerinden 78, kapatılışının üzerinden 64 yıl geçti… Köprülerin üzerinden çok sular aktı, dünya ve ülkemiz değişti…Köy Enstitüleri, kendi kuruluş felsefesine uygun bir biçimde ancak altı yıl kadar çalışabilmişti. Aradan geçen onca zamana karşın bugün yine Köy Enstitüleri’ni konuşuyoruz. Burada regressif ve romantik bir geriye saplanma, sığınma duygusallığından söz edenler yanılıyor.
CUMHURİYET, KADIN VE EDEBİYAT
Toplumsal olguları edebiyat üzerinden okumaya kalkışmak çok doğru bir yöntem olmasa da toplumsal olguların edebiyata düşen izleri üzerinden tarihe yönelteceğimiz bir bakış açısının geniş bir perspektif kazandırabileceğini de göz ardı etmemeliyiz.Edebiyatın ve özellikle modern edebiyatın toplumsal yaşamla olan dolaylı ilişkisini değerlendirebilmemizde yardımcı olabileceği umuduyla Milan Kundera’dan bir alıntı yapmak istiyorum. “Tanrı evreni ve değerler düzenini yönettiği, iyiyi kötüden ayırdığı, her şeye bir anlam verdiği yeri yavaş yavaş terk ederken Don Kişot evinden çıktı ve artık dünyayı tanıma gücünden yoksundu. Don Kişot, yüce yargıcın yokluğunda, birdenbire korkunç bir karışıklık içinde ortaya çıktı; tek tanrısal doğru, insanların paylaştığı yüzlerce görece doğruya ayrıştı. Böylece modern çağla birlikte roman imgesi ve modeli doğmuş oldu.” (Milan Kundera, Roman Sanatı, Çev. Aysel Bora, Can Yayıncılık, 1. Basım, 2002, s 18) Don Kişot yayımlandığında (1615) henüz on dokuz yaşın
EĞİTİMDE YENİ YOLLAR
Eğitim ve eğitim sistemimiz: a- Anlayışlar b-İlkeler c- Amaçlar d- Uygulamalar olarak ‘Eğitim Sil baştan’ diyor tüm eğitim sistemini yeniden kurguluyoruz. Türkiye eğitim otoritelerince görüşülerek eğitimimiz yeni bir sisteme kavuşturulmalıdır. Aşağıda sistemimizdeki ana başlıklar altında açıklamalarını bulacaksınız.BUNLAR : 1-Eğitimde yeni metotlar üzerine açıklamalar 2-Eğitimde yeni anlayışlar 3-Eğitimde yeni temel ilkeler 4-Eğitimde yeni amaçlar 5-Eğitimin uygulamaları
TONGUÇ'TAN FREİRE'YE...
Dünya kadar adaletsizliğin, haksızlığın kol gezdiği, bir avuç finans oligarşisinin demagojik diktatörlükleri ile tüm yeryüzü olanaklarına konduğu, doğanın bu azınlığın çıkarları için yağmalanıp yok edildiği, milyarlarca insanın aç bilaç, kültür ve inanç ayrılıkları üzerinden kışkırtılan savaşlarla birbirine kan davalısı olduğu bir yaşam biçiminin değiştirilebilmesinin tek yolu hayatı çoğul bakış açısına farklı yönleriyle kavrayabilmek, eleştirel aklın ve eleştirel eğitimin önemine vurgu yapmak, yaşamla kavramlar arasında canlı bir diyalog kurabilmekten geçecektir. 1940lı yılların ortalarında “komünistlik” yaftası boynuna takılan ve bu suç yaftasıyla birlikte tarihe gömülmek isterken düşünce ve bir mücadele biçimi olarak yaşamını sürdüren, 21. Yüzyıl başına gelindiğinde ise “faşistliğe” terfi eden Köy Enstitüleri ve onun kurucusu İsmail Hakkı Tonguç’un adı bugünkü kültür ve eğitim karmaşası için çok ilginç bir anlam boyutu taşımaktadır. 1936 yılının savaştan çıkmış, yüzlerce yıl sürmüş O
BATI RÖNESANSINDA RABELAİS TÜRK EDEBİYATINDA KÖY ENSTİTÜLÜLER
Cumhuriyet tarihinin çök özel bir dönemine denk gelmiş Köy Enstitüleri’ndeki sanat ve edebiyat anlayışı, tüm ülkeyi yerinden oynatacak yarım kalmış bir mucize, bir Rönesans çıkışıdır aynı zamanda. Edebiyat alanında ünlenmiş Köy Enstitülü yazarların yapıtlarına edebiyat kuramları ışığında daha yakından bakıldığında onların içerdiği farklı bir zenginliğin farkına varılmaktadır. Türkçe yazında halkın konuşma dili olan Türkçe’nin kullanılmasıyla birlikte halk kültürü öğeleri üst kültürümüze, roman ve yazın dünyamıza da taşınmaya başlamıştır. Ancak, halk kültürünün “grotesk” öğelerinin yazınsal alanda yaşam bulmasını asıl sağlayan Köy Enstitüsü çıkışlı yazarlar olmuştur. Batı Rönesansı üzerine ayrıntılı çalışmaları olan kültürbilimci Mihail Bahtin’in, Rönesans kapısı olarak gördüğü Rabelais romanı ile Köy Enstitülü yazarların yapıtları, halk kültüründen seçip aldıkları ve kurguladıkları arasında büyük koşutluklar bulunmaktadır.
Yeni Eğitim Sistemimizin Çatısı Eğitimde
Yeni Yollar Eğitim ve eğitim sistemimiz:
a- Anlayışlar b- İlkeler c- Amaçlar d- Uygulamalar olarak ‘Eğitim Sil baştan’ diyor tüm eğitim sistemini yeniden kurguluyoruz. Türkiye eğitim otoritelerince görüşülerek eğitimimiz yeni bir sisteme kavuşturulmalıdır.
HASANOĞLAN ÇALIŞMASI DEĞERLENDİRMESİ09 Temmuz 2009 Perşembe günü saat 18.30’da Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği Ankara Şubesi’nde bir araya gelen katılımcı örgüt temsilcileri aşağıdaki eğilimler doğrultusunda bir rapor hazırlayarak etkinliğe baştan itibaren katılan ya da ilgi duyan tüm kuruluşlara gönderme ve sonraki çalışmalarda bu değerlendirme ilkeleri doğrultusunda davranma konusunda görüş birliğine varmışlardı